top of page
Yazarın fotoğrafıAteş Hukuk Bürosu

Tüketicilerin Cayma Hakkını Kullanırken Karşılaştıkları Önemli Bir Tartışma: Malın Mutat Kullanımı

İnternetin hayatımıza girmesi ile birlikte e-ticaret de ticari hayatın bir parçası olmuş ve özellikle son yıllarda ticaret içinde payını ciddi şekilde artırmıştır[1]. Yeni koronavirüs veya bilimsel adıyla COVID-19 sebebiyle tüketicilerin fiziksel alışverişi azaltmaları, e-ticaretin artmasını da önemli derecede hızlandırmıştır[2]. Bu yazıda tüketicilerin internet kanalı gibi çeşitli vasıtalarla satıcı ile fiziksel olarak karşı karşıya gelmeksizin kurdukları sözleşmeler kapsamında tüketiciye tanınan cayma hakkı ve özellikle tüketicinin olağan şekilde kullandığı mallara ilişkin olarak cayma hakkını kullanıp kullanamayacakları değerlendirilecektir.

Mesafeli Satış Sözleşmesi Kavramı ve Tüketicinin Cayma Hakkı


Satıcı ve tüketicinin fiziksel olarak karşı karşıya gelmeksizin kurmuş oldukları sözleşmeleri kapsayan mesafeli sözleşme kavramı, 29188 Sayılı Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliğinde (“Yönetmelik”) tanımlanmış olup, her türlü uzaktan iletişim aracıyla kurulan sözleşmenin mesafeli sözleşme tanımı kapsamında olduğu belirtilmelidir.

Mesafeli satış sözleşmelerine yönelik olarak, gerek sözleşmenin kurulduğu aşamada tüketici malın niteliklerine ilişkin yeterli bilgiye sahip olamadığından, gerekse sözleşmenin kurulmasının ani olması ve tüketicinin aslında aklında olmayan bir mal veya hizmeti alabiliyor olmasından ötürü tüketici mevzuatı tüketiciye normalde sağladığı haklara ek bazı haklar sağlamıştır[3]. Bu haklardan belki de en önemlisinin tüketiciye verilen cayma hakkı olduğu söylenebilir. Mesafeli sözleşmelere ilişkin olarak 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (“Kanun”) 48. Maddesinin 4. Fıkrasında düzenlenen cayma hakkı kapsamında tüketicinin on dört gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayabileceği belirtilmiştir. Tacirin tüketiciyi cayma hakkı konusunda yeterli derecede bilgilendirmemesi halinde ise bu sürenin bir yıl daha uzayacağı, yani 14 gün olan cayma hakkı süresinin 1 yıl + 14 gün şeklinde hesaplanacağı da unutulmamalıdır.

Hangi Mesafeli Sözleşmelerde Cayma Hakkı Kullanılabilir?

Kanun’un 48. Maddesinin 6. Fıkrasında hangi sözleşmelerin mesafeli sözleşmelere uygulanacak özel düzenlemelerin kapsamı dışında kalacağının yönetmelik ile düzenleneceği belirtilmiş, Yönetmelik’in 2. Maddesinde de kapsam dışında kalan sözleşmelerin neler oldukları sayılmıştır[4]. Yönetmelikte sınırlı sayıda olarak sayılan sözleşmeler dışında kalan bütün sözleşmelere mesafeli sözleşmelere özel hükümlerin uygulanabileceği belirtilse de, bazı sözleşmeler açısından cayma hakkını kullanabilmek makul olmayan sonuçlar doğurabilecektir. Bu sebeple, sayılan sözleşmeler açısından taraflar aksini kararlaştırmadıkça tüketici cayma hakkını kullanamayacaktır:

  • Fiyatı finansal piyasalardaki dalgalanmalara bağlı olarak değişen ve satıcı veya sağlayıcının kontrolünde olmayan mal veya hizmetlere ilişkin sözleşmeler.

  • Tüketicinin istekleri veya kişisel ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanan mallara ilişkin sözleşmeler

  • Çabuk bozulabilen veya son kullanma tarihi geçebilecek malların teslimine ilişkin sözleşmeler.

  • Tesliminden sonra ambalaj, bant, mühür, paket gibi koruyucu unsurları açılmış olan mallardan; iadesi sağlık ve hijyen açısından uygun olmayanların teslimine ilişkin sözleşmeler

  • Tesliminden sonra başka ürünlerle karışan ve doğası gereği ayrıştırılması mümkün olmayan mallara ilişkin sözleşmeler

  • Malın tesliminden sonra ambalaj, bant, mühür, paket gibi koruyucu unsurları açılmış olması halinde maddi ortamda sunulan kitap, dijital içerik ve bilgisayar sarf malzemelerine ilişkin sözleşmeler

  • Abonelik sözleşmesi kapsamında sağlananlar dışında, gazete ve dergi gibi süreli yayınların teslimine ilişkin sözleşmeler

  • Belirli bir tarihte veya dönemde yapılması gereken, konaklama, eşya taşıma, araba kiralama, yiyecek-içecek tedariki ve eğlence veya dinlenme amacıyla yapılan boş zamanın değerlendirilmesine ilişkin sözleşmeler

  • Elektronik ortamda anında ifa edilen hizmetler veya tüketiciye anında teslim edilen gayrimaddi mallara ilişkin sözleşmeler

  • Cayma hakkı süresi sona ermeden önce, tüketicinin onayı ile ifasına başlanan hizmetlere ilişkin sözleşmeler


Ayrıca tüketici mevzuatı sadece tüketici-tacir arasındaki sözleşmelere uygulanabildiğinden, eğer alıcı ödemeyi ticari bir amaçla alıyor veya şirket adına fatura düzenletiyor ise, bu durumda da cayma hakkı dahil olmak üzere tüketiciye sağlanan özel hakların uygulama alanı bulamayacağı da unutulmamalıdır.

Cayma Hakkının Kullanılmasında “Malın Mutat Kullanımı” Kavramı

Tüketicinin mesafeli sözleşmelerde cayma hakkına hangi durumlarda sahip olduğunu tespit ettikten sonra, uygulamada sıklıkla karşılaşılan ve cayma hakkının kullanılmasının önünde büyük bir engel olarak görülebilecek olan “malın mutat kullanımı” kavramı ve bu kavram etrafında doğan sorunları incelemek gerekecektir. Tüketicinin 14 günlük cayma süresi içerisinde sahip olduğu malı nasıl kullandığının cayma hakkını nasıl etkileyeceği pek çok zaman tacir ile tüketici arasında uyuşmazlık konusu olabilmektedir. Örneğin bir cep telefonunun sim kart takılarak kullanılması veya teknolojik aletlerin ambalajının çıkartılması çoğu kez tacirler tarafından cayma hakkı kullanımının kabul edilmemesi ile sonuçlanmaktadır.

İlgili mevzuata bakıldığında, tüketicinin mesafeli sözleşme ile satın aldığı maldan cayabilmesine ilişkin olarak Kanun’un 48. Maddesinin 4. fıkrasının “Tüketici, cayma hakkı süresi içinde malın mutat kullanımı sebebiyle meydana gelen değişiklik ve bozulmalardan sorumlu değildir.” şeklinde düzenlendiği görülmektedir. Keza Yönetmelik de Kanuna paralel şekilde düzenlenmiş olup, Yönetmelik’in 13. Maddesinin 2. Fıkrasında, cayma süresi içinde malı, işleyişine, teknik özelliklerine ve kullanım talimatlarına uygun bir şekilde kullandığı takdirde meydana gelen değişiklik ve bozulmalardan tüketicinin sorumlu olmayacağı düzenlenmiştir. Bu bağlamda mevzuatın ilk bakışta mala ilişkin olağan kullanımlardan tüketiciyi sorumlu tutmadığı, örneğin bir cep telefonu sim kart takılarak kullanıldığında veya bir ayakkabı ev dışında giyildiğinde de, olağan kullanım sınırı aşılmadığı sürece cayma hakkının mümkün göründüğü söylenebilecektir. Keza Danıştay da 2015 tarihli bir kararında özetle mülga 6 Mart 2011 tarihli yönetmeliğin, malın mutat kullanımı sebebiyle meydana gelen değişiklik ve bozulmalardan tüketicinin sorumlu tutulamayacağına ilişkin hükmünün iptali istemine ilişkin olarak, söz konusu hükmün hukuka ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, bir başka deyişle, yönetmeliği hukuka uygun bulmuştur[5].

Mevzuat dili ve Danıştay’ın görüşü mutat şekilde kullanılan ürünlerden cayılması halinde tüketicinin oluşan değer kaybından sorumlu tutulamayacağı ve cayma hakkını serbestçe kullanabileceği şeklinde iken, mevzuatın paralel olarak düzenlendiği Avrupa Birliği (“AB”) yönergelerinde amaçlanan düzenlemenin ise bu bakış açısı ile uyumsuz olduğu görülmektedir.

Mevcut Yönetmelik’in paralel şekilde düzenlendiği 2011/83 Sayılı AB Yönergesinin (“Yönerge”) 14. Maddesinin 2. Fıkrasında tüketicinin ürünün mahiyetini, özelliklerini ve çalışmasını anlamak için yaptığı gerekli kullanımlar sebebiyle ürün değerinin azalmasından tüketicinin sorumlu olmayacağı belirtilmiştir. Bu ifadenin de Türk mevzuat ve içtihadı ile uyumlu olduğu düşünülebilecek olsa da, Yönerge önsözünün 47. Maddesinde bu ifadenin tüketicinin mağazada kendisine izin verileceği ölçüde bir kullanım yapabilme anlamı taşıdığı, örneğin tüketicinin almış olduğu bir elbiseyi mağazada deneyebileceğinin ötesinde bir kullanım yapamayacağı belirtilmiştir. Bu yorumun, aksi takdirde özellikle ayakkabı veya elbise gibi bazı ürünlerin yeniden satılabilmesinin imkansızlaşacağı ya da çok ciddi değer kaybına uğrayacağı da dikkate alındığında hukuk politikası açısından da mantıklı hale bürüneceği söylenebilir. Zira tacirin tekrar satışa sunamayacağı ürünleri her durumda geri almak zorunda bırakılması, tacirin maliyetlerinin ciddi şekilde artmasına yol açacak ve bu sebeple yapılacak fiyat artışları da tüketiciyi olumsuz şekilde etkileyecektir. Bu sebeple tüketici ile tacir arasındaki menfaat dengesi dikkatli şekilde gözetilerek hangi kullanımların “mutat kullanım” kavramı içinde yer alıp almayacağına dikkat edilmesi gerekir. Bu bağlamda Kanunda yer alan mutat kullanım kavramının dar yorumlanarak, sadece sözleşme mesafeli olarak kurulmasa idi ürün mağazada nasıl kullanılabilecekse o şekilde kullanmak olarak yorumlanması mevzuatın düzenleme amacına uygun olacaktır.


Ancak bu noktada gerek Yönergede, gerekse buna paralel olarak Türk mevzuatında belirtildiği üzere, ürünün mutat kullanım sınırları dışında kullanıldığı bir senaryoda, tüketicinin cayma hakkının ortadan kalkmayacağı, sadece ürünün oluşacak değer kaybının tüketiciden istenebileceği belirtilmelidir. Örneğin cayma hakkından sonra ürün artık defolu ürünler veya teşhir ürünleri ile birlikte satılabilecekse, tüketicinin ödemesi gerek değer kaybı da bu ürünün normal satış fiyatı ile defolu/teşhir ürünü satış fiyatı arasındaki fark kadar olacaktır.


Son olarak belirtilmesi gereken ancak bazı durumlarda tüketici için en önemli olacak husus ise, tacir tarafından cayma hakkına dair bir bilgilendirme yapılmaması halinde, mutat kullanımı aşan kullanımlarda dahi tacirin üründe oluşacak değer kaybını tüketiciden isteyemeyecek olmasıdır.[6] Bu açıdan eğer tüketici mağazadaki gibi bir kullanımın ötesinde dahi kullandığında tüketicinin oluşacak değer kaybından sorumlu tutulamayacağı belirtilmelidir.


Sonuç


Ticaret hayatında e-ticaretin öneminin hızla artmasıyla birlikte mesafeli sözleşmelerin kurulması da buna paralel olarak artmıştır. Tüketici mevzuatı da mesafeli sözleşmelerin tüketici nezdindeki negatif sonuçlarını önlemek amacıyla cayma hakkı başta olmak üzere tüketiciye istisnai haklar tanımıştır. Tüketicinin cayma hakkını kullanabileceği sözleşmelerde ise cayma anına kadar tüketicinin malı kullanmasının cayma hakkının mevcudiyetine ne gibi bir etki doğuracağı çoğu kez tüketici ile tacir arasında uyuşmazlık konusu olmuştur. Getirilen düzenlemelerin amacı da dikkate alındığında, cayma anına kadar malın kullanımının sanki mal mağazada deneniyormuşçasına gerçekleştirilmesi yerinde olacaktır. Aksi bir kullanımın tüketicinin cayma hakkını ortadan kaldırmayacağını, ancak oluşacak değer azalmasından tüketicinin sorumlu olacağı unutulmamalıdır. Tacirin tüketiciyi cayma hakkı konusunda yeterince bilgilendirmemesi halinde ise mutat kullanımın ötesine geçecek bir kullanımda dahi oluşacak değer azalmasından tüketicinin sorumlu tutulmayacağı belirtilmelidir.



[3]Ece Baş Süzel, Mesafeli Sözleşmelerde Tüketicinin Sözleşmenin Kurulmasından Sonra Korunması: Cayma Hakkı, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,2013, Cilt. 13, Sayı. 169170, s. 258-259.

[4]Bu bağlamda finansal hizmetler, halka açık telefon vasıtasıyla telekomünikasyon operatörleriyle bu telefonun kullanımı, bahis, çekiliş, piyango ve benzeri şans oyunlarına ilişkin hizmetler, taşınmaz malların veya bu mallara ilişkin hakların oluşumu, devri veya kazanımı, konut kiralama, paket turlar, devre mülk, devre tatil, uzun süreli tatil hizmeti ve bunların yeniden satımı veya değişimi, yiyecek ve içecekler gibi günlük tüketim maddelerinin, satıcının düzenli teslimatları çerçevesinde tüketicinin meskenine veya işyerine götürülmesi, bazı yükümlülükler saklı kalmak kaydıyla yolcu taşıma hizmetleri, malların montaj bakım ve onarımı ile bakımevi hizmetleri, çocuk, yaşlı ya da hasta bakımı gibi ailelerin ve kişilerin desteklenmesine yönelik sosyal hizmetler kapsam dışında bırakılmıştır.

[5]Danıştay 15. D., E. 2011/12151 K. 2015/2204 T. 16.4.2015

[6]Süzel, s. 298.

1.243 görüntüleme0 yorum

Comments


bottom of page